biber, kızartması en pis sebzelerden biridir. zira bütün bütün bırakıp sadece birkaç yerine çizik attığınız veya belirli bir yerine kadar kestiğiniz biberlerin o boru yapısının içinde su buharı birikir pişerken, öbür yanı da kızarsın diye çevirirken o su buharı ve su yağa akar, kızgın yağa damlayan her su damlacığı gibi coss diye ses çıkarır ve etrafa da yağ sıçratır, pekala elinize gözünüze de gelebilir o yağlar.

biber kızartması, büyük ihtimalle besin değerlerinin çoğunu kaybetmiş bir yiyecektir. çünkü yeşil sebzelerde c vitamini bulunur ki o da yağa ihtiyaç duymayan bir vitamindir, kaybedilir hatta kızartınca. yine de güzel bir şeydir. herkes böyle mi yer bilmiyorum ama evde o kızaran biberin kabukları soyuluyor ve öyle yeniyor eğer kabuk kalınsa, ama bir arkadaş soymadan yiyormuş, belki kimse soymuyordur bilmiyorum.

sıcak veya soğuk, yoğurtlu veya sade, hatta ketçaplı bile güzel olur. 17 yıl boyunca yemeyip geç tanıdığım değerlerimizden biridir kendisi. bu gene daha iyi ama, daha beteri vardı, şimdi buraya yıllarca yaprak sarması sevmediğimi ve yemediğimi yazsam amma dalga geçilir ha.....
bir yer belediyece bayındır duruma getirildiğinde çevresindeki mülklerin değeri arttığı için, bunların sahiplerinden alınan değerlenme resmi.
görsel

Kusurlu bir sikke elden ele, keseden keseye geçerek bütün Roma’yı nasıl dolaşır?
Hikâyeyi hikâyeye, yolu yolcuya, rüyayı rüyete, yedi kişiyi erdemli bir köpeğe nasıl bağlar?
Gölgelerin mağarasına dönen haberci her defasında niye taşlanır?
Kehribar Geçidi, MS 300’lü yıllarda İmparator Diocletianus Roma’sında bu sorulara cevap arıyor.
Okuyucularını Forum’un, Colosseum’un, Senato’nun, Tiber ırmağının, Şifa Tapınağı’nın, sonradan kaybedilmiş veya hiç edinilmemiş özgürlüklerin, hitabetin, yazmaların, lâhitlerin, şifalı otların, kurtların kuşların, dağların, en dehşetli dövüşlerin, toga picta’nın ve dikenli deniz salyangozlarının arasında uzun bir yolculuğa davet ediyor.
Üst geçitte sizin yanınızda duran büyük bir kişi var. Tramvayı durdurmak ve bu sayede diğer beş kişiyi kurtarmak için bu kişiyi raylara itip kurban eder misiniz?

Bir tramvay rayının yanında durduğunuzu hayal edin. Uzakta, kontrolden çıkmış bir tramvayın, onun gelişini duymayan beş işçiye doğru hızla geldiğini görüyorsunuz. İşçiler tramvayı görse bile, raydan zamanında ayrılamayacaklar.

Felaket belli belirsiz göründükçe, yere bakıyorsunuz ve raylara bağlı bir kaldıraç olduğunu görüyorsunuz. Eğer kaldıracı çekerseniz, tramvayın beş masum işçinin bulunduğu raylardan ikinci bir ray takımına yönleneceğini farkediyorsunuz. Ancak, yan taraftaki bu rayın aşağısında, iş arkadaşları kadar habersiz, yalnız bir işçi bulunuyor. O halde kaldıracı kaldırıp, bir insanın ölümüne yol açar fakat beş kişiyi kurtarır mıydınız?

Bu düğüm noktası, tramvay ikilemi olarak bilinen bir klasik düşünce deneyidir ve 1967 yılında düşünür Philippa Foot tarafından geliştirilip, 1985'te Jarvis Thomson tarafından uyarlanmıştır. Tramvay ikilemi, bir eylemin sonuçlarını baştan sona düşünmemizi ve eylemin ahlaki değerinin, yalnızca sonuçları tarafından belirlenip belirlenmediğini dikkate almamızı sağlar.
görsel


arpa, buğday, çavdar veya mısırdan damıtılarak yapılan ve meşe fıçılarda dinlendirilerek olgunlaştırılan bir tür alkollü içkidir. İsmi İrlanda ve İskoçya lehçelerinde "yaşam suyu" anlamına gelen "uisge beatha"dan gelmektedir
germek eylemine konu olmak, belirli bir uzamayla çekilmek, gergin duruma gelmek.

(kol, kanat ya da bir yüzey, vb.) gergin bir biçimde açılmak.
Asya'nın tropik bölgelerinde ve Afrika'nın kuzeyinde yetişen, yaprakları telek damarlı, çiçekleri salkım durumunda, meyvesinden kokusuz bir yağ elde edilen ağaç (Moringa oleifera).

Sepetçi söğüdü.
görsel


Toplumsal konulara duyarlılığı ile tanınan edebiyatçı ve fikir adamı Zülfü Livaneli, bu kez Ege balıkçılarının ve hayal kurmaktan bile mahrum bırakılan göçmenlerin kaderine eğiliyor. Usta edebiyatçı Livaneli, Balıkçı ve Oğlu ile son yılların en can yakıcı ve büyük dramı “göçmenliği” balıkçı Mustafa, Mesude ve Samir bebek üzerinden anlatıyor. O güne dek sıcak evlerinde televizyondan izledikleri haberlerden aşina oldukları ölü insan bedenleri ve yarı ölü bir bebek evliliklerinin tam ortasına düşerek bir bomba etkisi yaratıyor; aile ilişkilerini bambaşka bir çehreye büründürüyor. Balıkçı ve Oğlu, Ege’nin tarihinden bugününe, balık çiftliklerine ve rant hırsıyla dağlara, kıyılara saldıran şirketlerin yarattığı ekolojik yıkıma dair çok şey söylüyor. Bunun ötesinde göçmenlerin bir bilinmeze doğru göze aldıkları yolculuğu, hayatta kalma çabalarını ya da ölümü; kısacası “deryaya yakın, dünyadan uzak” yaşamlarını odağına alıyor. Livaneli’nin belki de en şiirsel romanı olan Balıkçı ve Oğlu; aile, aşk, ebeveynlik, evlat, kadın dayanışması, dostluk, göç, doğa üzerine çağdaş bir epope. Zülfü Livaneli’nin, uzun bir aradan sonra yazdığı ve heyecanla beklenen yeni romanı Balıkçı ve Oğlu, ustalıkla seçilen tasvirlerle okurun zihninde capcanlı bir anlatı oluşturuyor.
toyota tarafından üretilen dünyanın seri üretim ilk hibrit aracıdır. Benzine yardımcı elektrik motoru sayesinde düşük yakıt sarfiyatı yapar. Tasarımı alışılmışın dışında olup Türkiye'de çok az bulunur.
bir kavramın ve o kavramı anlatan terimin içerdiği, kapsadığı anlamların, varlıkların ve bireysel olayların tümü.

kapsama, sınırı içine alma, sınır.
yetişkin bir kimsenin çocukları cinsel açıdan çekici bulması, cinsel eğiliminin çocuklara yönelik olması ve çocuklara yönelik cinsel istismar dürtüsü barındırmasıyla karakterize edilen psikoseksüel bir rahatsızlıktır.
Bir sap etrafında çevrilen, çevrildikçe takırtılı bir ses çıkaran çocuk oyuncağı.
aynı isimleri taşıyan kişilere denilse de ülkemizin farklı bölgelerinde insanlar bu kelimeyi bir hitap şekli olarak da kullanır.
yaşı oldukça ilerlemiş erkek, yaşlı, ihtiyar erkek.

(gençlere göre) yaşlı ana, baba ya da her ikisi.